Pages

September 26, 2018

nekahet evresi


16.05.018 pyrrus zaferi:
"ne çarptı bana!?" demenin zamanıdır. iş yapmamak, üretmemek mümkün değil. elde olmamakta. bünye başka ben başka. ben'in ötesi berisi var, ben yok, bilindiği gibi. bünyeyi regüle etmek için elde fazla araç da yok işin aslı. kendisine tabi olacağız. trendler inicidir. ama üretmemek mümkün değil. bu da bir güvence sayılmaz.  yapılması gerekenleri yapacağım. bunun ben'in bakış ve amaçlarıyla bir ilgisi yok. bu kozmik bir görev de değil.  sadece kaçınılmaz.
26.09.018 bebek gibi saf:
o gergin, sıkıntılı, kimliği kimliğe, anlatıyı anlatıya, duruşu duruşa çarptıran; tutarsızlığı, çelişkisi, örtüşmezlikleri bol; iniş çıkışı yüksek frekanslı, gerilimi şiddetli zamanların bıraktığı tortuyu zor atlatırım, üstesinden zor gelirim, adım adım, küçük küçük düzelirim zannettimdi. hiç öyle olmadı.

bu başını eğip saklanan, orada olmayan, olup biteni görmezlenen, yapamadıklarını edemediklerini biriktiren zamanların sorumluluğu yumru olur bir yere saklanır oradan arada yumruklar savurur, savurur ve tutturur da gibi geliyordu ama öyle de olmadı, saf, tertemiz, hep en iyisini, en doğru ve yapılması gereken zamanda yapmış sorumlu bireymişim gibi pirüpak açtım gözlerimi. bu insan da bir tuhaf. ne kadar karışmazsan o kadar temizleniyorsun. ne kadar dert üstlenirsen ama...
18.12.018 bebek gibi saf 2:
ne diyecektim, aralık ayında hala sivrisinek var, bu kış kar yağacak mı, kutuplarda buzullar eriyor diyecektim. kutup ayısını gördün mü bi deri bi kemik? o da çok iyi insan ya, içinde hiç kötülük yok. hamdolsun şeyoluyor, bişeyse şeydi, şeydiyse şeyoldu, heh heh diyecektim. aah ah, ne de ne, neyse, ne diyecektim? hee, boş  vakti olan boş konuşur, boş konuşan iyi konuşur, iyi olmak iyi yapmaya ortogonaldir, yaşamayı sürdürmek iyi yaşamaya dik gelir, kimse iyi şey yapmamıştır, herkes olduğu üzerinden, kısmen iyi kısmen kötüdür, ona göre iyi buna göre kötüdür ve bunun onun ne yaptığıyla ilgisi kalmamıştır, ne olduğuyla ilgisi vardır, artık bundan böyle sadece aidiyetlerin bir çokluğu, karmaşık bir matrisi söz konusudur diyecektim. bunları da demezsem diyecek şey kalmamıştır, gözleri kısıp bir sağa bir sola bakılır, herşey anlaşılırdır, herkes bilinirdir, açıklanmıştır.
26.12.018 askı:
pek çok şeyin mümkünü kalmamıştır. yeni bir düzen kurulamasa da yeni bir düzende yer alınmıştır bile... hayatın bazı aşamalarında en temel bazı kurumların imkansızlaştığı görülür, ne orda, ne böyle, ne şöylesi, ne bu. işin içine tanrılar karışabilse bunun adı trajedi olur ama konular yunan tanrılarının bile altındadır, onlar dahi düşmez. bazı noktalardan sonra bazı şeylerin şeyedilmemesi gerekir ama Jones, Aaronson ve Rutherford'un yaptığı gibi bir süre daha dolaşılması usuldür. iyi yapılan her şey ters tepmeli, kötü yapılan hiç bir şey düzeltilememeli, tecrübe işleme sokulamamalı, iletişim anlaşmazlığa, daha iyisi anlamazlığa dönüştürülmelidir. bir takım şeyleri daha iyi öğrendikçe suratta ve dildeki bebek saflığına vites attırmak zarurettir (eyvallah hocam, onu da şimdi anladık).

şöyle bir etraflıca düşünüldüğünde bundan başka bir yol olmadığı samimiyetle görülecektir. yaşam 4.28 milyar yılda optimize edilmiştir.
30.12.018 bebe gibi:
ne kadar güzel düşünmüşsünüz canım, hiç aklıma gelmemişti, sadece benim değil, evrende kimsenin aklına gelmemişti, sadece insanların değil köpeklerin tırtılların ve diğer canayakın mahlukatın da aklına gelmemişti, sadece mahlukatın değil sabah akşam inileyen dağların ovaların aklına gelmediği gibi uzaylıların da aklına gelmemişti, siz neler de biliyorsunuz, kainatın her ucundaki tüm uzaylılar ne kadar bildi idiyse işte siz de o kadar biliyorsunuz, doğrusu bu ya bir ben bunu bilmiyordum, ne iyi ki katkı yaptınız, çok güzel canım, bayılldımm!


30.12.018 insansonrasının ahlaki düzeni 1:
tarihe yayılan çoklu aidiyetler çağında artık birey olmayacağız. birey oldukça yeni bir icattı ve öldü.

bundan böyle, bedenlerde taşındığı umulan legal kişilikler anlık olarak üstlendikleri grupların kimlikleri üzerinden anlaşılacaklar. bir avrupalı benden daha beyaz olduğu için benden daha suçluyken, ben suriyeliden daha beyaz olarak doğduğum için ondan daha suçluyum, bir kadın kadın olarak kaldığı sürece benden daha masumken bir genç erkek de yetişkin erkekten daha masum ve bir hayvan da hepimizden daha günahsız olacak.

bu ilişkiler sıkı sıkıya bağlamsal olduğu için sözgelimi muhafazakar bir kurguda tüm bu ilişkiler tersine dönecek. genç erkek yaşlıdan daha suçlu, kadın erkekten suçlu, ben suriyeliden iyi olduğum kadar, avrupalı da benden iyi olacak. hayvanlar it muamelesi görebilecek.

bu dünyada artık her erkek tacizcilikten bir miktar suçlu, her türk bir parça soykırımcı, her insan hayvanlara karşı eziyetlerden bir düzeyde sorumlu, her amerikalı biraz emperyalist olacak. ama kimse yaptığı spesifik bir eylemden ötürü sorumlu tutulamayacak.

her yerde pozitif ayrımcılıklar, ayrımcılığa karşı alınan önlemler ahlakın merkezine yerleşecek, ahlak artık bu ayrım çizgilerini hatırda tutup işleme koymakla aynı şey olacak.
30.12.018 insansonrasının ahlaki düzeni 2:
bu andan itibaren kimse kendi adına, bir birey olarak eylemde bulunmuş olarak anlaşılamayacak. bireylik yittiği andan itibaren kimse bir eylemde bulunamayacak, eylem anlamlı bir toplumsal kategori olmaktan çıkacak.

böyle bir ahlak sisteminde ne yaptığımın önemi kalmamıştır, esas olarak kim olduğum önemlidir, alınacak önlemler, ahlaki edimler ve ahlaki tartışma ne yaptığımla değil ne yapabileceğim ve ne yapmam beklendiği ile ilgilidir.

bundan sonra herkes ancak kamu adına hareket edebilir, bu Rousseau'cu egemenlik kurgusunun en uç noktasıdır. eylem kamuya, ortaklığa mahsustur. kamu burada en jenerik kimlik olarak her alt kimliği kapsar, her aktör kendi yetkisi ölçeğinde kamu adına ceza ve avantaj dağıtır, önlem alır.

hukuk da bu değişimlerden nasibini almalıdır zira artık suçsuzluk kanıtlanamaz. bundan böyle üstlendiğimiz kimliklere bağlı olarak, bunların belirli bir bağlamda yerleştiği skalalara bağlı olarak bir miktar suçlu ve bir miktar iyiyizdir.


12.01.019 ya bu achiever cacığı?:
boşvermek lazım. kendini fazla da önemsemeyen sağlıklı insanların yapacağı gibi... öncelikleri doğru koymak şart. fakat boşvermek de kolay iş değil. eksiksiz bir kamuflaj stratejisi gerektiriyor. bu işin ustasını işbaşındayken seyretmeye doyum olmaz. sanki boşvermemiş gibi orda, öbür türlü düşünürmüş gibi şurda, şunla aynını hissedermiş gibi bir arada, şuna karşıymış gibi bu ve bunlayken, o nabzın şerbeti bu, burdaki kazı çevir, dibek dövülürken de bi zahmet hınk de. anlayışlı ve açık görüşlü, son derece ahlaklı ve duygudaş, yücegönüllü ve pastalı.

herkesin ve herşeyin kırılgan olması ne kadar da haklı. kırılıp dökülecek şeyleri ortaya saçıp duruyoruz. muhakkak biri basıp kırıyor; isteyerek, bir sinir anında ya da düşüncesizlikle.. ama bu achiever cacığı.. hıyar, yoğurt, ya da tuz, eksik geldiği işlerin sorumluluğunda çırpınmaktaysa, dünyanın çivisi çıkmış liyakat çivinin deliğinden göz göre göre akıp tükenmişse, türlü achiever pek bir cacık olmadığıyla günbegün yüzleşip tüm kırılganlığıyla etrafa saçılıyorsa, hıyarın yoğurdun ya da tuzun bir hatası vardır elbet de, bu işte olmazlara olanak verenlerin hissesi daha yüklü değil mi? yüklü olsun tamam, peki biz nasıl iyi insan olacağız? biz, ahlaklı ve hoyrat bir nihilist? şimdi, ben en iyisi boşvermeye burdan başlayayım.
20.01.019 establiş olunması:
uzun uzun düşünülüyor doğru ama, çok zor ve yavaş karar veriliyor peki de, bir türlü harekete geçilemiyor tamam da, olayların ataleti zaten senin kararlarının önünde o da öyle fakat, düğmesine bastığında da pek geri dönüş yok. uygulamanın iyi olduğunu göreceğin bir eylem seti önüne geliyor. adım adım uyguluyorsun. herşeyin zamanı.. kök atıyorsun, etrafına kurumlar sarınıyorsun, bir Yeşil Yurt yalanın bile kalmıyor.

bu bir nekahet evresi falan değil. pek bir şeyin rengi eskisini tutmayacak. yeni bir şey kuruyorsun, yaptıkça görünür oluyor. "haaa, demek o öyleymiş, vay vay vay..." demekle geçiyor zamanın. 
26.01.019 plan yapma plan:
plan yapmakta şeytani bir yan var bu açık. aleme, uzaya, minerallere, süpernovalara fayda veren, erdeme, iyiliğe ve güzelliğe adanmış planlar yapıyor olabilirdin, dünyanın tüm yetimlerinin hakkını koruyan, tüm plazalara özgürlük rüzgarı üfleyen, tüm kooperatifleri tüm üreticilerle kavuşturan en hayırlı, en incelikli, en hassas, en duyarlı planları yapıyor olabilirdin ama plan yine şeytani olurdu. belki biraz, plan manipülasyona ait diye bu.. manipüle edilenler taşlar, metaller, ağaçlar, kumaşlar, iklimler, keyifler, sesler, ortamlar, kafalar olabilir ama manipülasyon yine de.. biraz da plancıda şeytanlık var, şeytan büyük komplocu, plancı da küçük şeytan. ha bunu yazınca çift anlamlılıkları farkedip sustum. aslında hiç de plancılardan bahsetmiyordum. ama içimden bi yandan da oturmadı değil dedim. yok ama, plancılardan bahsetmiyorum. kendimden bahsediyordum.
26.02.019 yazınız gerçekten muhteşem ve oldukça faydalı ürün satın al:
. . . bir otomat gibi kararlı ve amansız... insan da yılıyor, düşüyor, umutsuzluk geliyor, inançsızlık geliyor, korku geliyor, yorgunluk geliyor, zayıflık geliyor, dizlerin tutmuyor, ayakların taşımıyor, sırtın eğiliyor, gözün yere bakıyor.. beri tarafta projeler azalmıyor artıyor, her birine inisiyatif lazım enerji lazım, bitmeyen işler birikiyor, bitirilmeleri lazım, bitirilince de iyi oluyor bak, her biri yeni olanaklar açıyor ama yetişilmesi lazım, işlerin bitiş tarihi erteleniyor, hiçbiri de yarıda bırakılamıyor, bitirilmesi gereken ama bitirilmesi ilanihaye ertelenmiş pek çok işe hangi yılmış ve korku içindeki bünye yetişsin?

bu.

bu yetişecek. bu bu işi yapacak. ona da kuşku yok. belki en çok da ondan korkuyorsun. bırakmayacak. muhakkak hepsini sonuna kadar takip edecek, bitirecek, arada beliren yeni olanakları da tarifleyecek onlar da işe dönüşecek onları da bitirecek. hiç kuşku ve kurtuluş yok. bir lanet gibi... bir kısmın yılıyor, kırılıyor, bozuluyor, umutsuz, diğer yanın amansız, sürekli, direngen.. kalkıyor, yol buluyor, kırıyor, döküyor, yıldırıyor, yolunda gidiyor.
04.03.019 41 kere maşallah:
başka bir zaman ölçeğinde ise işleri içine sinen bir yolda yürütmeye başlıyorsun ve işte bir iç temizliği geliyor. süreğen korkular, kaygılar, beklentiler ve telaştan arındıkça mümkün oluyor bu. bir nefes veriyorsun. çok şükür.
09.03.019 herşeyin zamanı:
zaman ölçeği demişken, içine sinen bir yolda yürümenin dokusunda yavaşlık da olsa gerek. her konuyu yeteri kadar düşünmek, üzerinde durmak, zaman vermek, zamanını tanımak.. tat almaya başlamak, tadını çıkarmak.. boşvermek, boşlayabilmek.. dönmek, etrafında dönmek.. geri bakmak, geride bırakmak, yeniden ele almak.. zamanı bir cetvel, cetveli homojen olmaktan çıkarmak, zamanın bölgelerini ayrıştırmak.. iyi bildiğimiz halde koşturuken unutabildiğimiz sıradan konular işte..

August 29, 2018

15-018 arasında seyahatlerde boyadığım kağıtlar 4

018 seyahatleri.. [tıklanınca büyüğü var]

August 27, 2018

015-018 arasında seyahatlerde boyadığım kağıtlar 3

016-017 dolaylarından.. [tıklanınca büyüğü var]

August 23, 2018

015-018 arasında seyahatlerde boyadığım kağıtlar 2

defterine, gününe, yerine, konusuna göre çizme işi epey değişiyor.. bu paket 016 yılına ait.. [tıklanınca büyüğü var]

August 20, 2018

015-018 arasında seyahatlerde boyadığım kağıtlar 1

012 baharında "yav bir eskiz çizmek vardı ne oldu ona" diyerek defterlere döndüm.. bir zamanlar sürekli çizerdik.. neden olduğunu anlayıp anlatmak çok kolay olmuyor.. ve böyle önemsiz bir etkinlik sonuçta, buna büyük anlamlar verilince inandırıcı da durmayacak ama bazı eylemler ruha çok faydalı, hiç ihmal etmemek lazım, hayata büyük bir şeyler katıyor, ne ve nasıl olduğunu söylemek ya da tecrübe etmeyen için inandırıcı kılmak da zor.. neyse, sonuçta bir süre karakalemdi aquareldi uğraştıktan sonra, bir gün aslıhan'ın beni ev yapımı suluboya takımlarından haberdar etmesiyle faaliyet başka bir kıvam kazandı.. kendime yaptığım minik suluboya takımı o gün bugün seyahatlerde bana büyük keyifler yaşatıyor.. bir şeyler birikince buraya paketleyeyim dedim.. bu ilk paket aquarelden suluboyaya geçişimi de işaretliyor... [tıklanınca büyüğü var]

May 15, 2018

yeni

15.05.018 
doktoramın beklemekle geçen son, uzun, belirsiz, anlamsız, boğucu, ağır yılında böyle bir paket doldurmuşum. neden yayınlamamışım bilmem... sonra tez savunma tarihim geldi, dünya bir döndü pir döndü, tezimi savundum ve mardin'e gittim.
16.01.014 yeni: 
artık ne kadar inandırıcıdır bilemem, ama bir takım şeyleri yenilemenin zamanı geldi. bir takım şeyler derken, epiy bir takım şeyler. ve bunu yaparken rahatımdan olacağım da öngörülebilir. bu paketi kapalı açıyorum. uzun uzun evirip çevirmeyi planlıyorum. ve bir gün olur da zamanı gelirse açarım...
16.01.014 eskimiş yeni:
evet doğru, bunu hep yapacağımı zannettim. ama hep bir şeyler çıktı, bir beklentiler oluştu, bir denemeler yaptım. genel olarak da bu denemeler çöktü. kendimi rutin kaçış rotalarımda buldum. yenilik değil ara ve geri dönüş anlamına geldi bu. evet şu da doğru, her yere kendini götüreceksin ve daha iyi bir şey inşa etmeyi beklemen tuhaf olur. ama bunları böylece evirip çevirirken şu da hep var, üstüste koyduklarım da burda benleydi. şimdi bunlar külliyen yıkıldı gitti. ya tuğla tuğla söküldüler, ya sessizce çöktüler, ya metal yorgunluğu oldu ya da işte ne bileyim.. kayıplar. birikimlerim yok. elimde bir şey kalmış değil. burda o zaman gerçek sıfır noktasına da ilk defa gelmiş oldum. bu andan önce her seferinde hep ama diyordum, kurduklarım, arkadaşlarım, destek gruplarım.. şimdi diyemiyorum. onca yaşantı hep yorgunluk yılgınlık bıkkınlık ve çözümsüzlükler yığdı. durmak istediğim yerde durduğumdan pek de emin değilim. gelecekle ilgili planlarım da burayla örtüşmediğine göre, yer değişikliği anlamlı bir şık. iş değişikliği ya da işliliğin bırakılması da ikinci bir şık. nasıl olacak denirse, bilmemek daha iyi görünüyor gözüme. uzun bir seyahat gerekli bir ara yaratacak. belki tüm bu aranın ve bırakıp yer değiştirmenin tek anlamı eski hayatımı, yani şimdiki hayatımı tekrar değerli görmek olur ki bu da kârdır aslında. şu anda artık bu bıktığım ve yorulduğum dolayısıyla umutsuzca katlandığım hayatımın güzelliklerini görebilir halde değilim artık. ve her yeni girişim yeni tuğlalar ekleyip hayatıma inancımı artıracağına tam tersi yılgınlığımı artırıp hayatımla bağımı koparıyor. girişim gücüm azaldığı gibi hayatımla uzlaşmam da zorlaştı..
21.01.014 yeni imge:
her yeni dönemin, iyi bir imgeye ihtiyacı vardır. her iyi imge, hem bir hakim ruh halinin ifadesini / performansını içerir, hem de bir hakim eylemler listesini. iyi bir yeni imge, kuvvetli bir performatif bütünlük içinde, yapılacakları ve bunların nasıl bir görüntü içinde yürütüleceğini, aynı anda da, insanlarla nasıl bağlantı kurulacağını anlatıverir. şimdilik yeni bir tavra bir anda geçmiyorsa insan, imgesini bulamadığı içindir bu. ama imge, bir hayaller danteli olarak yavaş yavaş örülmektedir. bir tür tasarım gibi ama bütünlüğü olmayan, eklektik bir tasarlama gibi, ince ince birbirine bütünleştirilen bileşenlerin derlenmesi gerekir. sonra imge zihinde canlanır. imge failin kendisini merkeze almıştır. failin eylem planını ve ruh halini bir hamlede çizer ve tayin eder. geçmişte böyle imgeler üretip takip ettiğim oldu. esasında her yeni dönem bir adet imge takip etti. düzenli çalışmadığım ve az çalıştığım dönemler gibi, çok çalışmaya geçtiğim dönem de bir imgeyi takip etti ve bu imge yaşam koşullarımı yönetmeye bugün de devam ediyor. bu blogculuk faaliyeti de müesses imgenin bir detayı olarak şekillendi.
31.01.014 plan:
kolay olmadı ama nihayet bir plana sahibim. kesin gibi algılayamıyorum şimdilik. yani gerçek bir plan gibi değil. ama imgenin bazı bileşenleri belirmeye başlıyor. şüphesiz daha önceki yaşantılarımdan derlenip bir danteli örmeye başlayan detaylar sözkonusu. yepyeni bir yere gidip daha önce hiç yapmadığım şeyi yapmaya başlama arayışı değil bu. misal bu eve çıkmadan önce kurduğum imge gibi, bu da bir süredir biriktirdiğim bileşenleri yeni bir yer ve yeni bir etkinlik dağılımı içinde biraraya getirmeye çalışıyor. etkinlikler de büyük ölçüde zaten kovaladığım şeyler. sadece ağırlıklar değişiyor. şezlongum bir verandaya/ konuşlanıyor. bostanım bir bahçeciğe yayılıyor. iklimim akdenizleşiyor. en baskın etkinliğim yazmak oluyor. yaz-kış ritmim belirginleşiyor. hayatım şimdikinden daha mütevazı ya da zengin değil ama tarzımın daha bir yaraştığı bir ortam mevcut. şimdiki hayatımda belki de tuhaf duran ve pek anlam verilemeyen pek çok alışkanlığım burda yerli yerinde. belki akademik işlere de devam ediyorum kim bilir. ama bambaşka bir ritim ve ortamda. ve bundan sonra belki bir daha tek seferde 10 yıl süren işlere girmeyip hiç bir yerde tutunamayan müşkülpesente dönüyorum. şimdikinden daha mutlu olup olmayacağımla ilgili bir veri bu resimde yok. ama önemli değil. sadece yeni ve önü açık bir resim bu. yani umutları ve keyfi krizlerini dengelemeyi başarabilir. çünkü mevcut hayatım artık dengelenmiyor. mutsuzluktan başka bir şey bu. zaten ben süreğen biçimde mutsuz olmuyorum. daha ziyade bir dengelenmeyi başarma meselesi. uzun zamandır yaşamımı karanlık görüyorum, loş. sıfatı: köhne. sonuçta hiç bir şey iyi gitmese bile yeni bir kurguda en azından bu hayatıma bir süre ara vermiş oluyorum. sonra aynı yerden devam etme şansım da yok. ve bu belki de aslında tek yapmam gereken.. bu loş ve umarsız sürekliliği kırmak ve başka bir yerden devam etmek zorunda kalmak.
01.02.014 çekinceler:
tabi hayatı kolayca güzel yaşatan bazı şeyler vardır. onun umudu ve arayışı bile bir önemli faktördür. ama şu da vardır, beklentiler mutluluğa olduğu kadar mutsuzluğa da katkı yaparlar ve inişli çıkışlı bir ruh düzenine kapı açılır. işe böyle tersinden bakılırsa aslında daha huzurlu bir zamana gidileceği, aşırı beklentilerle birlikte krizlerin de hafifleyeceği anlaşılır. insan, ruhunda, imkanları ölçüsünde açılıp saçıldığı için... ama işte ne kadar uzun sürecek? süreğen bir umutsuzluk ve beklentisizliğe doğru ilerlemek de tuhaf bir karardır, geçici olduğu kesin olsa bu yeni'nin.. terkedip gittiğimiz bir hayat kurgusu kadar onun bazı umutlarıdır da.
09.02.014 meşgale:
artık bu 'yeni'nin gereğine ikna olmuş durumdayım. ve resmin arkaplan dokusunu da tespit etmiş durumdayım. ertelediğim şeyi yapmam gerekiyor. tam şu anda. geri kalan her şeyi de sürdürebilirim bunda sorun yok. ama asıl yapmam gerekenin peşine düşmem lazım. yapmam gerektiğine her nasılsa inandığım tek meşgaleyi merkeze almam lazım... kritik olan da buydu işte. süreğen bir anlamsızlık hissi süreğen bir anlamsızlık inancından daha etkili idi. bu anlamsızlığa inanç olup bitenleri etkiliyordu orası kesin, sabotajda bunun payı büyüktü. bu anlamsızlık hissi ise sadece olayları etkilemekle kalmıyor, hayatın merkezine sessiz bir bomba gibi bırakılmış ve her şey bu merkezden savruluyor. dağılıp gidiyorsun. ve ikisinin, yani inanç ile hissiyatın kaynakları aynı değil...

şimdi bu bağlam çerçevesinde detayları yerli yerine kurgulamaya geçebilirim. bir kere bu geçici bir periyot olabilir. belirli bazı hedefleri gerçekleştirmem lazım. ve artık şuradan başka bir yerde bir süre durmam lazım. bu hususlar yerine geldikten sonra esasında yeniyi kapatıp şu hayatıma döne de bilirim. yeni geçici de olabilir. olmaya-da-bilir.. eşyalarımın idaresi en zor sorun olmakla beraber o da büyük bir sorun değil. bir adet kapasiteli ve hafif bilgisayardan başka bir şeye ihtiyacım yok. yine internet bağlantısı masraflı bir gereklilik. bu ikisi için bir bütçe ayırdıktan sonra gerisi kolay görünüyor... sonrası bir bahçe, önü açık bir veranda ya da balkon, ya bu bahçeye ya da verandaya çıkan loş bir çalışma masası. dışarıda bir hamak, bir de şezlong.
12.02.014 eskinin iplikleri ve halatları:
hayat karmaşık bir süreklilik.. dolayısıyla yeninin inşa edilmesinden ziyade, yeniye geçilir. ama işte eskiden gelmekte olan, süregidecek olan pek çok hat vardır. işlerin bitirilmesi gerekir. ve bu hatların pek çoğu insanı düz hayatında tutmak isteyen süreçlerdir. ve çoğunlukla da bu sistemik karmaşıklık sadece paçamızdan değil karnımızdan, sırtımızdan, kafamızdan, iç organlarımızdan, her yerimizden bizi yakalamıştır. olayların gelişmesi de bazı bağları kuvvetlendirir ve sürekliliğimizin koynunda akıp gitmeye devam ederiz. ama neylersiniz, birini bitirmeden ötekine geçmek çocukça bir kurgudur. işlerin bitirilmesi gerekir. işte zaten yeninin olasılığı da tam bu eklem yerlerinde belirir. eklem yerini görürsünüz. oradan kırmak mümkündür. o zaman gelinceye kadar ama eskiye katlanmak durumundasınız. katlanırken de tabi iyileştirmeye çalışırsınız. iyileştirirken de yeni hatlar açarsınız. açınca da hayatın rengi düzelir. düzelince de yeni bağlar kurulur, bağlar kuvvetlenir. yeni imkansız gibidir. ama bazen gerçekten gereklidir. ertelendikçe ertelenir. ama gereği açıksa, artık...
21.02.014 irin:
fazla rüya hatırlamayan insanlar var. misal ben. ama bazı sabahlar uyanıyorum aklımda bir tek kuvvetli sahne kalmış oluyor. ya da süregiden ve bulanık bir rüyanın tek bir sahnesi bir süreliğine aklımda oluyor. bu anın önemli olduğu için çekilip çıkarıldığını insan biliyor. orda o yüzden kaldığını.. belki pek çok başka önemli an da rüyada geçip gidiyor ama hasbelkader o an kalmış işte ve o insanın aklında ya da içinde yer ediyorsa insan onun bir şeye karşılık geldiğini, bir sembol olduğunu biliyor oluyor. bu aralar gördüğüm en ilginç sembol muqteda el sadr oldu. yorumlamakta en zorlandığım işaret de buydu. çoğunlukla sembolün neye karşılık geldiğini bir anda seziveririz çünkü... çünkü zihin refere edilen neyse aslında ona erişmeye ya da onu anlatmaya çalışmıştır ve rüyada kelimeler bir amaca yönelik olarak işletilemediği için çağrışımsal mekanizmalarla elinden gelenin en iyisini yapmıştır. çağrışım hattını hızla geri katederek esas konuyu yakalamamız şaşırtıcı olmazdı... amatör açıklamalarımı bir kenara koyarsak, o ya da bu yolla, sembolün neyi anlattığını çoğunlukla hızlıca biliriz. bunun üzerine düşünmek de eğlencelidir. bu sadr, tv ekranlarında görülebilecek bir düzenleme içindeydi. bir grup insanın sağ alt köşesinde oturuyordu.. etrafındaki insanlardan biri arapça duaya benzer bir metin okuyordu. sadr her zamanki donuk, kararlı, öfkeli, düşünceli ve gizli-hırçın yüzüyle ekranın alt tarafına doğru boşluğa bakıyor ve kusuyordu. aralıksız olarak beyaz bir köpüksü cerahat akıtıyordu demek lazım. hastaydı. bu rüyanın neye işaret ettiğini anlamakta oldukça zorlandım. doğrudan hissedebildiğim bir yanıt yoktu. daha sonra sadr etrafındaki hareketin tam o günlerdeki ifşaatını hatırladım. hareket politik alandan çekilme kararı almıştı. ne kadar şiddet yüklü bir politika anlayışına sahip olduklarını hatırlamak gerekir. bu insanların yüzlerini ve verdikleri resimleri de hatırlamak gerekir. bu noktadan sonra tüm semboller açıklığa kavuştu.
02.03.014 canlı et yığını:
başka bir rüyada ise evin bir odasından öbürüne gitmeye çalışıyorum. ve holde karşıma bir deniz canlısı çıkıyor. dev bir deniz kaplumbağası, yan yatmış, belki aynı anda bir deniz aslanı, çünkü birleşmiş ayaklarını, yani kuyruğunu, belki de yüzgecini önüme vuruyor, geçemiyorum. nerdeyse 400-500 kiloluk yan yatmış, hantallığın arketipi bir hayvan. geçmeme izin vermeyen bir tür et. engel canlı yani. bir tümsek olsa tırmanır aşarsın. burda riskleri göze almak lazım. belli ki canın yanacak. peki bu hayvan ben miyim, yoksa kadın mı?
02.03.014 gemilerin yakılması:
tam teşekküllü bir paketten çıkıp tam teşekküllü başka bir pakete keyfi biçimde geçilemez. insan o kadar çok hattan sürdürdüğü hayata bağlanmıştır ki öyle ya da böyle sürüp gidenin içinde kalacaktır. sürmekte olanı kırmak ve bağları koparmak için iki yol vardır, bunların ilki hayat kurgusunun değişmesini dayatan kurumlardır. yani bir takım kurumları bırakıp başka kurumların parçası olmaya geçince bağları teker teker koparmak mecburi hale gelir. öbür tarafta yeni hatlar inşa edilecektir. ikinci yol ise bir seyahate çıkmaktır. seyahatin uzunluğu ve kıvamı önceden tayin edilemese de insanı bıraktığı gerçeklikten koparacak şekilde uzun tutulmalıdır. geride de bir düzen kalmamalı, dönülecek bir ev bulunmamalıdır. dönüş değil ileri gidiş... seyahat gemileri yakar.
06.03.014 korkulacaktır:
iki adım ileri bir adım geridir, yeninin hazırlanma yöntemi. ve bu olsa olsa akılcılıktır. (korkmuyorum -lan- akılcılık, ilericilik, modernizm ve bilim kelimelerinden.. yeniden tariflemek ve sahiplenmektir zanaatimiz.) aynen öyle de, kişi yeniye yönelik hazırlıklarında korkulara kapılacaktır. yenide eski sorunlar nüksedecek ya da eldekinden de olunacaktır. doğrusu bu ya, doğrusu budur. öyle olacaktır. ve yenide çok da öyle yeni fırsatlar karşımıza çıkmayacak, çıksa da yeniye yaraşır yenilikte değerlendiremeyeceğizdir. bunların hepsi bilinir. dolayısıyla yeniye giderken ayaklar titrer. yeni insana gül bahçesi vadetmemiştir. ama en azından bir bahçe sağlarsa, bir de şezlong, diğer tatsızlıklara katlanılabilecektir.
11.03.014 ı-ıh:
istanbul'u hiç sevemedim. havasından, insanından, trafiğinden, etkinliğinden, ikliminden, denizinden gah bunaldım, gah sıkıldım. hiç sevmedim. kenti hiç sahiplenemedim. katlandım hep.
30.05.014 anlaşma:
insan kendisiyle bir anlaşma yapar. olayların belirgin biçimde iyiye gidiyor olması-olmaması bir kriter olmalıdır. aşağı yönlü bir hayattan çıkmak ve bir deneme daha yapmak için her tür gerekçe vardır. bir seri hayaletin ayaklarını sürüyerek geçişini görmek bile yeterlidir. başka yerin hayaleti olmakla buranın hayaleti olmak arasında önemli bir fark yoktur. denemeye devam etmek yeğdir.
29.06.014 not etmek ve danışmak:
haber salınır, arkadaşlara ilgililere.. kağıt üstüne not düşmek de önemlidir, diğerlerinle konuşmak da. planlara ciddiyet katacaktır bu. insanın niyetlerinin samimiyetini de ölçer. ondan sonra o niyetlerin dönüşümlerini ve kararlılıklarını sürekli takip etmeye yarar ifşaat.. konuşuyorum ve bazen görüşler, teklifler, tavsiyeler geliyor.. tabii ifşaatın fazlası da gerçeklik hissini zayıflatıyor. yapmaktan çok yapmak üzerine konuşan şahısa dönüşme tehlikesine dikkat etmek gerekiyor.
29.07.014 hazırlayıcı seyahatin planı:
arada ne yapmam gerektiği de açıklık kazanıyor. yapmak istediğim şeyleri biliyorum aslında. beni oraya taşıyacak bir aracı olarak bir ara dönem kurgulamam lazım. seyahatim benzer ortamları ve yaşantıları üreten, sürdüren ve bunun "know-how"ını yaşamakta olan mevkiler arasında olmalı. bir süre sürüklenmek lazım. anlamaya çalışmak, incelemek, tanışmak lazım. sonra bir resmin belirginleşmesine kendini bırakmak lazım.
28.08.014 tatilin yarayışı veya yeni'nin tatil testi:
şüphesiz tatil denen şeyde bir bilgelik, bir yarayış var. insanları hayatlarına tahammül edebilir, o hayatlara daha olumlu ışıkta bakabilir hale getiren bir yarayış... öte yandan aldanmalarından başka kaybedeceği şey, kendisini hayata bağlayan kuvvetli halatlar bulunmayan için hayatıyla yeniden yüzleşmek hızlı bir kurs halini alıyor. ferah tatilin boyunca unuttuğun sorunlar, sıkıntılar ve olmazlıklar, geri döndüğünde, ilk anda zannettiğin gibi buharlaşmış olmak yerine, adım adım yeniden yüzüne çarpıyorlarsa, tatilin ferah mavi ve yeşillerinden görünen uzaktaki açık sarı ve aydınlık evin tatsız bir soluk beyaz ışığa boğuluyorsa...
30.08.014 yeni döneme fiilî giriş:
apansız dönemdeğiş gelir. yeni dönemlerin uzun uzun hazırlanmasına alışmışsındır ama bu sefer apansız gelir. rahat-rahvan-gezici gelmiş yerleşmiştir. kendi kendine. işler tabii ki yapılacaktır. geldikçe yapılacaktır. ama bir kış uykusu gibi uzun uzun hayatını yöneten çalışkan, kendi kendine tükenip bitmiştir artık. iklim değişmiş önümüzdeki dönem kendi kendisini gündeme oturtmuştur. yeni için de çok uygun bir geçiş yaratacağından ve şöyle bir bakıldıkta gayet makul ve keyifli bir gelecek panoraması serdiği ve hatta bir takım sıkıntıları da hafifleteceği görülebildiği için bu keyifçi gezgine sarılabileceğini anlarsın. uzun zamandır ertelenmiş bir donanma harekatı uzun zamandır gündemden kaldırılmış bir dolanma harekatıyla birleşir. tuhaf ama tüm bu dönüşümü tek başına iş yükünün ve zorunlulukların sırttan atılması değil, onunla beraber, bir deftere bir sayfa eskiz yapma keyfinin kuyulardan yeniden çıkartılmış olması sebep olmuştur... ve daha da ilginci--ve burası gerçekten klinik anlamda ilginç--anlıyorum ki, o zaman çalışkanı bana yönelik davranışları yoluyla kim üzerime getirdiyse, daha iyi bir deyişle kimin bana davranışları üzerime çalışkanı bürümemi tetiklediyse, şimdi, onun takdiri ve onunla iletişimimin doğallaşması o dönemi bitirmiş olabilir.
17.09.014 düğümler ve bağlar:
gezi planları ise zihinde olgunlaşmaya devam eder. farklı zamanlarda zihne düşmüş ve farklı sürelerdir ertelenmiş geziler birer öğe olarak kendilerini hatırlatır. problem bir traveling salesman problemidir sanki. hangi gezi düğümüne önce hangisine ondan sonra girişilecektir.. değerlendirme ölçütleri ise karmaşıktır, iklimler, yağmurlar, girişim güçleri, doğal ruh akışları, mesafeler, araçlar, taşıtlar, para akışları, vizeler ve diğerlerinin uyum içine getirilmesi gerekmektedir. uzak bir adet ülkeye gidilmelidir, ama bunun iklimi önemlidir, ne iyidir ki daha yakındaki bazı başka ülkelere gidiş için de diğer iklimler uygundur.. düğümler sıralanır, düğüm içi düğümlere sıra gelir...
18.10.014 razı mısın?:
herhalde en önemlisi mevcut hayatına nasıl baktığındır. süregiden hayatın varıp varacağın hayat mıdır yoksa gelişmeye devam mı edecektir? bu soruya yanıt verebildiğini hissettiğinde karar verebilir hale gelirsin. kurduğun hayat süregitmekte olandır ve böylece devam edecektir. razı mısın? diyelim ki razısın, daha kötüye gitme yolundaki eğilimleri de gözönüne almak gerekir. böyle durup duracak mıdır? böyle durup dursa bu kurduğun ve böylece süregidecek olan hayata razı mısın? tüm bu sorulara verilecek yanıtların şiddeti herşeyi dağıtıp gitme ve yeniden denemeler yapma enerjisini belirler.
19.11.014 vazgeçilir:
ve tabii ki vazgeçilir. çünkü durup karşı durman gereken, durup kovalaman gereken, durup sürdürmen gereken şeyler vardır ve sorumlusundur. inadına da durman gerekiyor olabilir. ve bunlarla uğraşırken hayatın bir anlam da kazanıyordur. iyidir iyi... aslında iyidir.. bazı şeyler de gerçekten düzelmiş ve kendinle barışını ilerletmeni sağlamıştır.. zaten biliyorsundur, bu yeni dediğin, burda durmanın parçasıdır, bir sübap. havayı sal devam et. çok mu bunaldın, at yeniyi ortaya biraz ferahla, zaten sonra işler düzelir. geçer, toparlar. tabii ki orda insan kendini kandırmayı bırakır. vazgeçer. hah. işte Heidegger o Varlık ve Zaman'ın o ne güzel akmakta olan sayfalarının bir yerinde küt diye "kararlılık" kavramına ondan çarpmıştır ve kitap ordan sonra sarpa sarar. Kierkegaard çünkü, her şeyden önce, iman şovalyesinin sıçramasını sürdürmenin absürdlüğüyle çarpışmıştı da ondan. çünkü kararını zamana yaymak durumunda kalmaya kararlılık denmeyecekse ne denecektir? ve zamanın tezgahında, her karar absürddür..
5.12.014 dönülür:
ve tabii ki kaçış planına dönülür. çünkü şu anda uğraştığın her şeye akış içinde değer vermeyi öğrendinse de hayatı anlamlı bir hayat yapan temel bir takım bileşenler vardır ve bunlarla ilgili umutsuzluğun yoğunlu sis gibi çöktüğünde görüş alanında sadece iki adet çıkış kapısı kalır. bir tanesi hayatındaki herkese haksızlık olacaktır. öbürü de kaçış planıdır işte.
14.12.014 ikircik:
hep ikirciklidir. hep de ironiktir. hep dönüp dolaşmalıdır. aynı yerden başka biçimde geçmelidir. aynı yerden geçmeli değildir. ama peki bu ya neyin nesidir? evet evet beklenmedik, hiç beklenmedik yinelemelerle karşılaşmadır. hiç bir şey aynı değildir. ve tabii ki saçmadır. tabii ki hayaldir. tabii ki öyle şey olmayacaktır. peki gidilemeyecek midir? yine sarsıntılar olacak ve değişimin yine kendi düz hayatın içinde yapılması gerektiği sonucuna mı varılacaktır? ikincisi de trajedi olacak mıdır? kaçıncısı farsa varacaktır? ama düz hayatın içinde yapılacak değişim kalmış mıdır? kalmıştır tabii ki. eksik, geçilmesi gereken, ama geçilmemiş merhalelerdir. doğrusu bu ya, bir şeyler yanlış gitmiş, yanlış gidiyor ve yanlış gidecektir.
06.01.015 kefen:
ama işte bunun kışı vardır, yazı vardır, inişi vardır çıkışı vardır, dalgalanır. bazı inişler ölümcüldür. yeni, durduğu yerde emniyet valfi olmakla kalmaz, gerçekten kullanılacak bir acil durum kaçışıdır da.. gerçekten kaçılacaktır. bu düşüşün dibinde ne var diye sorulduğunda düşüşün dibinde yeni var diyebiliyorsanız kefeni yırtarsınız. gidersiniz ve kefeni yırtarsınız. yırtamayabilirdiniz.
14.01.015 kefen:
sevgili yeni, bazı günler, diyorum ki, sen de olmasaydın hayatımı sürdürebilir miydim? kuyruğu bir şekilde dikeltebilir miydim? sonum burada gelir miydi, gelmez miydi?
24.01.015 çıta:
asıl korkulan ise şudur, esasında yeni'nin önüne konması gereken engel alçaktır. önüne ince bir çıta koyun, geçmeye gerek kalmaz. yeniye yönelik bir isteksizlik anlamında değil, yeniyi gerektiren durumun çözümü esasında kolaydır. dolayısıyla bu alışılageldik bir yol ayrımıdır. her zaman konvansiyonel yol seçilir. bu ama olsa olsa delirmediğimizi kanıtlar. konvansiyonel yol..