Pages

January 29, 2012

eskiyılyeniyıl

bugün yeni yılın ilk günü.
bugün yeni yılın ikinci günü.
bugün yeni yılın üçüncü günü.
bugün yeni yılın dördüncü günü.
bugün yeni yılın beşinci günü.
bugün yeni yılın altıncı günü.
bugün yeni yılın yedinci günü. 
bugün yeni yılın sekizinci günü:
(sen de aynı öteki yıllar gibisin, kandırma beni. yok yok, değilsin değilsin.)
daha fazla ertelenmeden yapılması gereken şeyler var: 2009'un ilk yarısı sıkıntılı ikinci yarısı heyecanlıydı. 2010'un ilk kısmı rahat ve güzeldi. ikinci kısmı rahatsız ve çirkindi. 2011 boylu boyunca zordu. hırpalandım. ama doluydu. yoğundu. zorlukların üstesinden geldik. benbiz. güzel bir yıldı. 2012'nin ilk yarısında muhtemelen dağıtıyoruz. gidişat öyle. ama güzel. önümüz de bahar zaten. ikinci yarısında toparlamak umuduyla.
hayal kurmanın pragmatik (ve tatlı) yönü üzerine bir inceleme, yazan: krr:
yeni yıl girdi gireli şezlonguma uzanıp uzanıp (ya da deniz kenarlarında yürüyüp yürüyüp) tatlı tatlı hayaller kurdum. hani hayaller hep tatlı kurulmuyor, insanın hayallerinde bile öteki insanlar terslikler yapıp duruyorlar. ama yeni yılda ben hep keyifli hayaller kurdum. çünkü hayal hep aslında eksikleri tamamlasın, gerçeklerin yerini tutsun, yeni durumlar çağırsın, umutlar köpürtsün ya da planları detaylandırsın diye kurulmuyor. yani en azından liste bunlardan ibaret değil. hayal kurmak hep gerçeklikten uzaklaşmak anlamına gelmiyor. ya da hayaller her zaman gerçeklikle ilişki içinde kurulmuyorlar. bi kere (güncel nörobilim çalışmaları ortaya koyuyor ki) hayaller zihinde gerçekliğin uyardığı aynı bölgeleri uyarıyorlarmış. hayal kurarken hissettiğimiz şeyler (hume'u doğrular biçimde) gerçeklerle ilgili algıların biraz silik bir kopyası sayılabilirmiş bu anlamda. tabii hayalin böyle hissi bir gerçekliği olması biraz kaçamak havası yaratıyor. o yüzden ben daha somut bir noktaya işaret ederek bu değerli incelememi noktalayacım. hayallerde insan pratik de yapıyor: kötü şeyler yaşamanın alıştırmaları, ya da iyi şeyler yaşamanın alıştırmaları.
memleketini özlemek:
güneyli bi rüzgar estiğinde bizim oraları hatırlıyorum. denizin kenarına gidip denizi dalgalı bulursam bizim oraları hatırlıyorum. oysa orda denizin dalgalı hali çirkindir. ama genelde de dalgalıydı işte. deniz dalgalıysa bi de üzerinde güneş parlamaktaysa yine bizim oraları hatırlıyorum. havalar güneşli gittiğinde bizim oralarda ışığın ne kadar parlak olduğunu hatırlamadan edemiyorum. bir ara dağların deniz üzerinden o yükselişini bir görüp gelmem lazım sanki. belki de bütün bir bahar geçirmem lazım orda. çünkü bahar ne demek insan orda anlıyordu. insan nisan güneşi altında kediler gibi yumuşar.
kaba yanlar:
işlerim hafifledikten sonra başka işler üzerinde çalışmaya devam ettim. boşluğa düşmedim. orta şiddette eğlenceli türden (?) işlerle uğraştım. ama her işin bir teslimi var. her teslim aşırı yoğunluk demek. ve aşırı yoğunluk öf.. artık tatil gelmeli tamam. hem de boş boş durmalı türünden tatil. ama tatil tehlikeli. çünkü çalışmak insanı bir hizada tutuyor. olayları kaba yanlarından ele almayı kolaylaştırıyor. insan boş boş oturmaya başladığında nüanslara ve detaylara dalabiliyor. oysaki detaylar genelde değişken ve belirsiz. bugün öyle değerlendiriyoruz, yarın başka türlü. kaba yanlarda kalmaya devam etmek lazım. ama biraz da boş durmak lazım.
gün+=gün
##lütfen.
tekerrür:
biraz kafamı dağıtayım diye oturdum eski mektuplaşmaları karıştırmaya başladım. uzun zamandır yapmıyordum bunu çünkü. belki bikaç yıldır. ilk açtığım mektup beni şaşırtmaya yetti. yedi-sekiz yıl kadar önce bir arkadaşım bana e-mail yollamış, ben de ona cevap yazmışım: [ehöm. gereğince sansürleyerek] """... ayrıca... teşekkür ederim. oturdum x'te x diye bir x için sosyal merkez gibi birşeyler etüd ediyorum.. biriki hafta içinde teslim edilmesi gereken ödülsüz bir yarışma.. x diye bir arkadaş var katılalım diyordu.. bakıyoruz.. gevşek bir iş.. gidebilirsem yılbaşının hemen ardından kısaca bir yerlere gitmeyi düşünüyorum ben de... burda ortadan kırılmama az kaldı.. belki değişiklik.. belki biraz kitap okurum.. belki ertelediğim yazılarla uğraşırım ve belki yarışmalar için etütler yaparım.. yalnızlık ve yaratıcılık.. ama işin kötü tarafı yalnız kalmamam daha iyi olacak.. nasıl dengeleyeceğim bu ara bunları? çok çalışarak? bende işe yaramayabilir.. yaraya da bilir.. deneyeyim. ocak ayı için planlarım bunlar... x yarışmasına gayet düzgünce katılalım.. x kazanalım yani o işten...""" neyse o zaman çok çalışmaya başlamamıştım. üç yıl daha geçti, ondan sonra çok çalışmaya başladım. (bende de işe yarıyormuş.)
tanışabilir miyiz:
eski mektuplaşmalarda bulduğum herşey tekrarla ilgili değildi. mesela bazı mektuplar yazan bir adam gördüm. o hususları nası öyle ifade etmiş diye şaşırdım. nası öyle yazmış, öyle heyecanla nası anlatıyor ve anlatacak o kadar çok şey nerden çıkıyormuş? ve o konuları zihninden ne zaman geçirmiş? belli ki o adam buralardan bir yerlerden geçmiş. hala buralarda mı acaba?
irrasyonel:
bazı şeylerin önemi oransızca artıyor. diğer şeylerin önemi azalmıyor. ama o önemi oransızca artan şeyler yüzünden geri kalan her şey rengini yitiriyor. bir hocamın odasında görmüştüm sanki, never never never give up yazıyordu. tuhaf gelmiştir hep. belki amerikan tarzı tedrisatın sonucu muydu bu söz? neden bırakılmayacaktı ucu, o bana karanlık geliyor hep. neden bırakılmıyor? gerçeklere baktığımızda ucunu bırakmak için her türlü sebep oluyor. yeniden yakalamak için de her türlü sebep oluyor. zaten biz de geçerli sebeplere bakıp bırakıyoruz. sonra diğer geçerli sebeplere bakıp yeniden parmaklarımızı uzatıyoruz. bazen insana tuhaf bir güç geliyor. biri o anda never never never give up dese evet yahu diyerek onu onaylayacağız. onaylarken kafamızı sallayacağız. çünkü gücümüz var. ama genelde öyle olmuyor. içerde biri bırak bırak bırak diyor. o biri bazen sen ne kadar salaksın ve safsın da diyor. o zaman ona bi sus be diyoruz. çünkü beni çok eziyor. ama haklı. haklı ama yapacak bişey de yok. olabildiğimiz tek insanı oluyoruz. bununla da hesaplaştık yeterince.
tutarsız:
coen kardeşlerin a serious man diye bir filmi var. karşısında kalakalıp niye böyle oldu diyorsun. filmin kahramanı da öyle diyor. filim bunun üstüne zaten.
delik:
gece balkanlar üzerinden gelecek kar sabırla beklenirken bilim adamları galaksimizin merkezinde yer alan dev kara deliği fotoğraflamaya çalışıyorlar.
:
bir takım ekstrem önlemlerin ciddiyetle gözden geçirilmesi.

January 23, 2012

grotto

böyle de bir proje yaptım. anonymous.d sitesinin high-line altı yarışması için. kısa listeye alınan tam 42 projenin arasında yer almadığı için biraz canım sıkıldı. o yüzden şu an pek bişey yazasım yok. bunun çalışma paketini yapacağım yakında. güzel bir süreçti. her şey yerli yerinde.. keyifli çalıştım. proje de içime sindi. özellikle sunumla ilgili uğraştım baya.. neyse. bugün güzel bir gün sayılmaz. sonra yazayım. [imajı böyle ayı gibi koymayacaktım ama imajın aslına tıklayarak ulaşmayı zorlaştırmış blogger. şimdilik böyle dursun.]