Pages

October 30, 2011

info-vis 1

information is beautiful (.net) bir 'information visualization challenge' düzenliyormuş dediler. katıldık. bir veri kümesi hazırlamışlar, şimdi bu veriyi alın, bundan anlatılacak bişeyler çıkarın diyorlar.

enformasyon görselleştirme meselesi ilginç bir konu. işin veriyi toplama boyutu var, veriyi işleme boyutu var, işlenen veriyi çeşitli tablolar, chart'lar, grafikler vd. ile ifade etme boyutu var ve ortaya çıkan sonucu etkili bir grafik anlatıma kavuşturma boyutu var. ama hepsinden önce eldeki veriyi yorumlamak ve bundan bir öykü çıkarmak gerekiyor. tüm diğer işlemler de ortaya konan bu çerçevelemeye bağlı olarak gelişiyor. biraz öyküleme önerileri, biraz grafik önerileri, biraz deneme yanılma, yavaş yavaş veriyi anlama...

bu problemde sunulan veri seti temelde bir seri hammaddenin şu an çıkarılabilir durumda olan rezervlerini ve her birine ait yıllık üretimi içeriyor. ilkini ikinciye bölünce kaç yıllık rezerv kaldığını gösteren bir rakam çıkıyor. bu verinin üzerine, son on yıllık trendler dikkate alınarak, yani üretim bu düzeyde artmaya devam ederse kaç yıllık rezerv kaldığını hesaplamışlar. ayrıca her bir maddenin hangi ürünler ve sektörler için önemli olduğunu da eklemişler.. basit gibi. yani böyle tüketmeye devam edersek çok önemli bazı maddelerin bitmesi an meselesi gibi görünüyor. ama verileri biraz inceleyince insan geri dönüşümün konuya etkisini merak etmeye başlıyor. bununla ilgili bir not bırakmışlar, demişler ki geri dönüşümün etkisiyle ilgili matematik bizi aşıyor, o veriyi burda aramayın. açık kalan bir soru daha akla geliyor, bu veri setinde şu anda ekonomik açıdan çıkarılabilir durumda olan rezervler içeriliyor, ama toplam kaynaklar ne durumda? ve konuyu karmaşıklaştıran sadece geri dönüşüm oranları değil, yeni teknolojiler, alternatif teknolojiler, piyasa dinamikleri.. yani bir hammadde pahalanırsa belki de onun başka ve daha bol bulunan bir alternatifi kullanılmaya başlanabilir, ya da yeni teknolojiler o maddeyi gereksiz kılabilir ya da geri dönüşüm oranını ya da çıkarılabilir durumda olan rezervlerin oranını artırabilir vd vd.. hayır bu verileri ben tamamlayabilir miyim diye biraz ben de internette dolandım ama elde böyle veriler olmadığı gibi yarışmanın sunduğu veri seti de başka enformasyon kaynaklarıyla örtüşmüyordu. yani aslında bu veri seti bize pek de bir şey söylememekteydi.

ben de iki temel karar verdim: 1. meseleye daha kişisel bir ton kazandırmak 2. listelenmiş hammaddelerin hepsini grafiğe yerleştirmek yerine bir kaç hammadde üzerinden, aslında konuyu belirsizleştiren çeşitli faktörler bulunduğunu öykülemek>> yanda gönderdiğim iş [tıklanıp tam boy incelenmesi]. onun yanında da ertesi gün denediğim alternatif [doku gölge falan var..] ekim 011.
1
1

October 25, 2011

011 güz föy

011-012 güz dönemi için stüdyo föyüdür. blender + inkscape + gimp mahsulüdür. föyün sağına doğru çalışma esnasında ortaya çıkan kırpıklar, en sağda da ekim ortası gibi eklediğim denemeler var.. ilk föydeki derinlik etkisini basitçe gimp'te maskelerle yapmıştım. een sağdaki imajlarda ise doğrudan blender'da derinlik etkisiyle renderladım, ayrıca node editor'u kullanarak bir takım dokular eklemeyi denedim, kullandığım dokuda hafif bir vinyet etkisi de var (böyle yapsam daha iyi olurmuş)...
1
1
1
1

October 17, 2011

harr

1
"mec-köy romansı x"

October 11, 2011

şişli lisesi, çalışma paketi

şişli lisesi yarışması için çalışmalarımız sağdan izlenebilir [projenin kendisinin linki burda]. burcu, cansu ve ben. 2011 haziran ve temmuz.

ilk işimiz arsayı görmek. ve gider gitmez de hem mevkiden hoşlanıyoruz hem de arsanın kuzeybatısına doğru yığılmak gibilerinden fikirler aklımızda yer ediyor. o köşede vakit geçiriyoruz. hatta o köşeden şöyle uzun uzun arsaya doğru bakayım derken her tarafım yağ oluyor. çocukların kaçabilecekleri tüyek mevkilerine gres yağı sürülmüş zira. insan düşünüyor, gerçekleri yok varsaymadan, inandırıcı olmayan söylemler üretmeden, diyelim ki bir okul müdürünü de bir öğrenciyi de mutlu edecek bir proje olamaz mı?

burcu derhal programı çalışıp bize yolluyor, ben de üç beş kütle çalışması yapıyorum.. işte saçma falan demeden bir olasılığı ortaya atıyorsun. sonra onu duruma nasıl uydururum diye düşünürken aklına başka fikirler geliyor falan.. ilk başta güzel güney ışığı meselesi var.. acaba fotovoltaikler ve enerji üreten bir bina olur muydu, öyle olsa nası bi deseni olur, yoksa acaba asma germeli gölgelikleri ve çift cidarı olan yüksek teknoloji bir cephesi mi olsundu falan.. işte projeye dalıveriyoruz.. makinacımız da bizimle, biz diyoruz ki bize güneşle ilgili şu şu verileri bul hocam. o da rüzgar potansiyeli var oranın diyor ...
1
her birimiz bir öneri yapalım deniyor. tabiy, güzel fikir. önemli olan bir an önce girişmek ve ortaya öneriler atmak, meseleyi tartışmak ve şekillendirmek, bekleyeceğimiz bişey yok. zaten duracak zaman da yok. üç adet alternatif ortaya çıkıyor. derhal modelliyoruz. üçünün de kuvvetli yanları var gibi. bir tanesi aslında en baştan daha ilginç duruyor. yine de üçünü de belli bir aşamaya kadar geliştirelim diyoruz. yani işlevleri kabaca yerleştirip bakalım bir ne oluyor gibi.. öyle de yapıyoruz.
1
1
1
o öne çıkan alternatifi evde hızlıca kurcalıyorum.. pek de ikna edici
bişey çıkmıyor.. çıka-da-bilir.. neyse.. projeyi kentsel bağlam, işlev, performans gibi konular üzerinden detaylandırmak daha doğru görünüyor... tabi sadece bilgisayar modeli yapıyor değiliz. derhal bir arazi maketi yapıp maketlere girişiyoruz. bir tarafta plan ve kesit eskizleri, bir tarafta bilgisayar modelleri, bir yanda da maketler... alternatifleri geliştirmeye dalıyoruz. sorunlar çıktıkça öneriler başka önerilere evriliyor, ya da ilk başta düşünmediğimiz farklı alternatifler ortaya çıkıyor. maketler maketleri planlar planları modeller modelleri kovalıyor.. elimizde bir seri alternatif var. bir kısmı farklı üsluplar öneriyor, bir kısmı da yerleşime dair farklılıkları çalışıyor.. tüm alternatifleri karşımıza alıp eğrisini doğrusunu tartmaya çalışıyoruz. sonra ne olduysa bir ara çok tuhaf ama basit ve güçlü bir öneri üzerinde karar kılıyoruz. ortadaki bir kapalı avludan çalışan büyük bir prizma bu. sonra o öneri arsaya yerleşemiyor, bir acayip duruyor. tekrar başa dönüyoruz. ve yine her nasılsa üzerinde durduğumuz tüm önerilerin güçlü yanlarını kendinde toplayan bir tek çözüm ortaya çıkıyor. evet gerçekten öyle. bakıyoruz. tamam artık daha düşünecek zaman da yok bunu sonuçlandırıyoruz diyoruz. 1/500 şematiklere girişiyoruz. böyle sıkışık zamanlarda ölçeklerin ardışıklığına riayet etmek faydalı oluyor. zaten süreçte makine mühendisi takımdan düşüyor. ben de o karmaşık cephe detaylarını ortaya atmanın yeri olmadığını, buna zaman da olmadığını anlıyorum. daha üst ölçeklerdeki başka meselelerle uğraşmak gerekiyor. ve mesela projenin sonuna kadar taşınan bazı kütle ve yerleşim sorunlarını en son ana kadar göremiyoruz falan.. yani her ölçeğe doğru düzgün çalışmak lazım.. nihai kütlenin son ana kadar şekilleniyor olması, böyle sıkışık zamanlarda sorunları düzeltecek
zaman kalmaması vd.. bir takım bariz sorunlara artık geri dönemeyecek olmak.. anlatabiliyor muyum.. tabi, 'başka türlü olabilirdi bunun yolu vardır' demiyorum ama yine de denemekte fayda var..
1
temel kararları verdikten sonra işler daha hızlı yürüyor. zaten teslime pek de vakit kalmamış. işte yardıma gelebilecek arkadaşlar, takvimler, çalışan arkadaşların izin almaları kamplar falan derken uykusuz kamp başlıyor. çizimler detaylandırılıyor ve kütlede daha ziyade rafinman denebilecek son düzeltmeler modelin inşasıyla birlikte yürümekte.. şurası koyu mu olsun beyaz mı, bu kutu burdan mı dönsün şurdan mı.. aslında kütle ve yerleşimle ilgili bir sorun var ama düzeltme şansı yok. elimde hazır render malzemesi yok ve 3D ağaçların render'i patlatacağından korkuyorum... sürekli tasarlamaktan deneme yapmaya hiç vakit kalmamış, renderlar yine son ana kalacak... neyse en azından tam bir modelimiz olsun.. yine son geceye kadar modeller ve renderlarla uğaşmak gerekecek.. işin bi kısmını fotoşop'a bırakırım diyorum ama fotoşop'a da zaman kalmıyor... bu esnada proje ne alemde çizimlere ne oldu diye kontrol edebilenimiz yok, hepimiz başımızı eğmiş çalışıyoruz, uyur uyanık yine sabahlara kadar çalışıp ne yetiştiyse çıktısını alıyoruz. sabah çıktılar gözüme çok güzel görünüyor. zaten sergide diğer projelerin arasında görene kadar da güzel görünmeye devam ediyorlar. o andan sonra ise eksiğin nerde olduğunu anlama çabası başlıyor. işin ilginç yanı, projenin yerleşim ve plan kararları, girişi çıkışı, çevresiyle ilişkisi, açık alanları, mekanların yönlenmesi vd. bana hala gayet yerinde görünüyor. ve daha iyi çalışılmış renderlar ve projenin kuvvetli yanlarını öne çıkaran bir grafik ile, bu haliyle de daha iyi sunulabileceğini düşünüyorum. ama geçmiş olsun. bi sonraki projeye artık.
1

October 9, 2011

şişli lisesi

1
peki. bu bizim şişli lisesi yarışması projemiz. burcu, cansu ve ben. ayrıca onur, levent ve ekin'in katkıları... 2011 haziran ve temmuzu boyunca bu projeye uğraştık. yetiştirdik yetiştiremedik, sunduk sunamadık, ağaç koymamışız, rendera doku atmamışız vd. velhasıl ödül alamadık. projenin neresinin nasıl yetiştirilmesi gerektiğini de bir güzel öğrendik. ağacın, dokun, güzel yansıman, renderda renk derinliğin olmadığı zaman o dev paftalarda yaptığın iş pek etkili durmuyor. diğer projeler arasında sanki kötü bir projeymiş gibi kalıyor. şimdi böyle bakınca ben de öyleymiş heralde diyesiyim. ama değil. süreci bir başka postada paketleyecim. şimdi sadece olduğu kadarıyla projeyi aktarıyorum.
1
1
1
1
1
1

1
1

1
1
1
1
1

October 2, 2011

antalya’da müstakil ev

1
aslında bu projeye fatih ve mine için başlamıştım. o ara antalya'da küçük bütçeyle bir ev yaptırıp yerleşmek gibi bir fikirleri vardı. belli bir kısmı 'kendin-yap' yoluyla inşa edilecek bir proje olarak düşündüm bunu. daha sonra bu fikirden vazgeçtiler ama ben projeyi bitirdim (yl. mimari proje 2, 2002-2003 kış yarıyılı prof.dr. hülya yürekli AA :] hocam hayattaydı :|) o zaman bilgisayarda modellemeyi bilmediğim için, niyeyse maket de pek yapmadığım için, projeyi eskizlerle çalışmıştım. sunumunu da eskizlerle yaptım. esasında bunlar renkliydi ama o kopyalar yüreklilerin proje arşivlerinde kaldı. bir seri de detaylı çizim var. raster'leştirirken biraz patladılar ettiler. elden geldiği kadar toparlamaya çalıştım. tıklanırlarsa daha büyük boyda incelenebilirler.

en temel fikir bir verimli ocak + fırın inşa etmek idi. ocak ya da fırın kullanılırken evin dışından alınan hava ısınan yüzeylerin dışında dolaştırılıp sonra eve dağıtılıyor. bu aparat bir nevi kalp gibi merkezde yer alıp evi ısıtacaktı. (howl'un yürüyen kalesi henüz çekilmemişti.)> kuzey-güney çalışıp doğu-batı'ya kapanmak. hem güneşi hem antalya'nın hakim rüzgarlarını kullanmak. > yazın güneşten korunmak, kışın güneşi azami kullanmak. > domino evini andırır iki betonarme kutuyu yan yana getirmek, kuzey, doğu ve batı duvarları portaştan [antalya'ya özgü gözenekli bir taş] inşa etmek. > güneye boylu boyunca bir ahşap strüktür yerleştirmek. > bu strüktüre yerleşen cephede olabildiğince geçirgen bir yüzey oluşturmak, bu yüzeyde yer yer su-varilli-sera-duvarlar [ısı kazanımı ve depolanması] ve yer yer kontrplak opak bölümler bırakmak. > çatıyı bir tarafta betonarme, öbür tarafta ahşap strüktüre oturtmak. > kuzey tarafında döşemede kanallar açmak, kesintisiz açık-hava-dolaşımıyla ısınıp serinlemek. (şimdi olsa elbet bu planı başka türlü çözerdim. şurası şöyle mi olsa burası böyle mi olsa falan.. zaten niye bu kadar büyük yapmışım ki bu evi?)
1
1
1
1